top of page

KATILMA ALACAĞININ İFASI VE ERTELENMESİ

Güncelleme tarihi: 12 Haz




 


 

 


 

 

 

KATILMA ALACAĞININ İFASI VE ERTELENMESİ

 

I-                GİRİŞ

 

Edinilmiş mallara katılma rejimi 2002 yılında 4271 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun kabulü ile yasal mal rejimi olarak kabul edilmiştir. Kanunda ‘‘Edinilmiş mal, her eşin bu mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleridir.’’ olarak tanımlanmıştır. Edinilmiş mallara katılma rejimi, eşlerin kişisel malları ile evlilik süresince elde edilmiş olan malları kapsar. Edinilmiş mallara katılma rejiminin sona ermesiyle eşler, birbirlerinde kalan kişisel mallarını geri alma hakkına sahip olur. Yasal mal rejimi, Kanun’un öngördüğü herhangi bir mal rejiminin belirlenememesi ve yahut eşlerin mal rejimi sözleşmesi yapmamaları halinde tabi olacakları rejimi ifade etmektedir.

Edinilmiş mallara katılma rejiminde malların tasfiyesi, Kanun’da ayrıntılı olarak düzenlenmiş olup katılma alacağı da ayrıntılı bir biçimde düzenlenmiştir. 4721 sayılı TMK’ da katılma alacağı tanımı ve içeriğine ilişkin birtakım düzenlemeler mevcut olsa dahi bu düzenlemeler tasfiye sürecinde tek başına yeterli olmamaktadır. Bu nedenle katılma alacağının ifasına ilişkin olarak öncelikle Türk Medeni Kanunu edinilmiş mallara katılma rejimine ilişkin ilgili hükümleri, daha sonra diğer mal rejimlerine ilişkin genel hükümleri ve son olarak Türk Borçlar Kanunu hükümleri uygulama alanı bulmaktadır.

Bu çalışmamızda ilgili kanun maddelerinden yola çıkılara öncelikle katılma alacağının tanımı, hukuki niteliği, muaccel olma ve takas gibi kavramlardan kısaca yer verildikten sonra çalışmamızın asıl konusunu oluşturan TMK m. 239/1’de düzelenmiş bulunan katılma alacağının ifası ile devamında düzenlenmiş olan (TMK m. 239/2) katılma alacağının ifasının ertelenmesi hususları detaylı olarak işlenmeye çalışılacaktır. 

 

II-             KATILMA ALACAĞI KAVRAMI

 

1. GENEL OLARAK

 

Katılma alacağı kavramı, eşlerin evlilik süresi içerisinde malvarlığı edinmelerini, bu malvarlıkları üzerinde bulunan yararlanma, yönetim ve tasarruflarına ilişkin hak ve yükümlülüklerini, rejim veya evlilik sona erdiğinde ise söz konusu malvarlıklarının tasfiye ve paylaşımını içerir.[1] Türk Medeni Kanunu’na göre eşler, aksine bir düzenleme yapmadıkları takdirde 2002 yılından itibaren yasal mal rejimi olan edinilmiş mal rejimine tabidir. Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminde edinilmiş olan malvarlığı değerlerinde, eklenecek değerler ve denkleştirmeler hesaplandıktan sonra, ortaya çıkan artık değerin yarısına katılma alacağı denilmektedir. Rejim süresince edinilen mallar, rejimin sona ermesi nedeniyle tasfiye edildikten sonra bir artık değer kalırsa kural olarak bu değer, eşler arasında eşit paylaşılır. Artık değere ilişkin bu paylaşıma katılım, eşler arasında katılma alacağını oluşturur.

Katılma alacağı, eşler arasındaki dengeyi kurar ve ekonomik adaleti sağlamayı amaç edinir.[2] Katılma alacağı, Kanun’dan kaynaklanan alacak türüdür. Katılma alacağı, TMK’nin 202 ve devamı maddeleri gereğince kabul edilen edinilmiş mallara katılma rejiminden kaynaklanan ve kanundan doğan şahsi nitelikte bir alacak hakkıdır. Gerek katılma alacağı ve gerekse katkı payı alacağı için ayni hakkın (mülkiyetin) istenemeyeceği konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.1 Katılma alacağı, şahsi nitelikli bir alacak olması dolayısıyla Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenen borç ilişkisinden kaynaklanan alacaklı- borçlu ilişkisi gibidir. Bu sebeple, katılma alacağının ifası için öncelikli olarak yasal mal rejimi hükümleri uygulanmak durumundadır. Ardından genel hükümler uygulama alanı bulacaktır. En nihayetinde bu kapsama girmeyen hususlarda Türk Borçlar Kanunu uygulama alanı bulacaktır.

Önemle belirtmek gerekir ki katılma alacağı ancak tasfiye sonucu bakiyeye ilişkin eşlerden birinin yahut her ikisinin olumlu bakiyeye sahip olması durumunda söz konusu olabilecektir. Eşlerden her ikisinin de olumsuz bakiyeye sahip olması durumunda Türk Medeni Kanunu madde 236/1 kapsamında katılma alacağından bahsetmek olanaklı olmayacaktır. Eşlerden birisinin olumlu katılma alacağına sahip olması yani paylaşılacak bir malvarlığının bulunması durumunda, katılma alacağı gündeme gelecek ve eşlerden sadece birisinin olumlu bakiyeye sahip olması, katılma alacağı için yeterli olacaktır. Bu durumda diğer eşin bakiyesinin olumsuz olması önem arz etmemektedir.

 

2. KATILMA ALACAĞININ HUKUKİ NİTELİĞİ

 

Katılma alacağının hukuki niteliği, kaynağını kanundan alan nispi nitelikte bir alacak hakkıdır.[3] Katılma alacağı bir alacak hakkı olup bu alacak hakkı haczedilebilir, temlik edilebilir ve rehin verilebilir.[4] Mal rejiminin tasfiyesi sonucunda doğacak katılma alacağının haczi, rehini ve devrinin mümkün olması gibi katılma alacağının mirasçılara geçmesi de mümkündür.

Alacakların konusu, paradır. Para borçlarının ifasına ilişkin Borçlar Kanunu’nun genel hükümleri, söz konusu alacaklar için de uygulanır. Katılma alacağı, ifa edilmesi sadece borçlu eşten, borçlu eşin de ölmesi halinde külli halefiyet ilkesi çerçevesinde mirasçılardan istenebileceğinden nispi hak niteliği taşımaktadır. Ancak TMK m.241’de belirtilen koşulların gerçekleştirilmesi halinde ve belirli bir miktar ile sınırlı olmak üzere katılma alacağının ifasının üçüncü kişilerden de talep edilmesi istisnai olarak mümkün olabilmektedir.[5]

 

3. KATILMA ALACAĞININ MUACCEL OLMASI

 

Türk Medeni Kanunu’nda katılma alacağının ne zaman muaccel olacağına dair bir hüküm bulunmamaktadır. Katılma alacağının ne zaman muaccel olacağına ilişkin doktrinde farklı görüşler bulunmaktadır. Yargı içtihatlarında ve doktrinde hakim görüşe göre; mahkeme tarafından verilen tasfiye kararıyla birlikte katılma alacağı, muaccel olacaktır. Bu an tasfiye kararının kesinleştiği andır.[6] Dolayısıyla mahkeme kararı ile birlikte borçlu eş, kendiliğinden temerrüde düşecek olup ayrıca ihtara gerek kalmayacaktır.[7]

Katılma alacağının varlığı ve miktarı ancak davanın karara bağlanması ile açıklığa kavuşur ve belirlenir. Borçlu eş, ifa etmesi gerekip gerekmediğini edecekse ne miktarda ifa edeceği gibi unsurları söz konusu yolla öğrenme imkanına sahip olur. TMK 293/3 ‘e göre de temerrüt faizinin başlangıç anı tasfiyenin tamamlandığı tarih olarak kabul edilmiştir.

Ölüm halinde de her ne kadar mal rejimi sona ermiş olsa da katılma alacağının muaccel olması için tasfiyenin yapılması gerekmektedir. Ölüm halinde öncelikle terekenin tasfiyesi ardından da katılma alacağının tasfiyesi yapılarak tasfiye tamamlanır ve alacak muaccel hale gelir[8].

 

4. KATILMA ALACAĞINDA ZAMANAŞIMI

 

               Türk Medeni Kanunu’nda katılma alacağının ne zaman zamanaşımına uğrayacağına dair bir hüküm bulunmamaktadır. Zamanaşımı konusunda doktrinde farklı görüşler bulunmaktadır.

            Bir görüşe göre katılma alacağı, 1 yılık zamanaşımına tabidir. Bir yıllık süre mal rejiminin sona ermesi ve katılma alacağının öğrenilmesinden itibaren başlayacaktır.[9]

            Bir diğer görüşe göre ise söz konusu zamanaşımı süresi, 10 yıldır. Yargıtay da bu görüştedir.[10] Bu görüşü kabul edenlere göre, Yargıtay’ın aksine zamanaşımı süresi muacceliyet anından itibaren başlar. Yargıtay’a göre ise bu süre, mal rejiminin sona erdiği andan itibaren başlar.[11]

            Bizim kabul ettiğimiz görüş, ikinci görüş olup zamanaşımı süresi 10 yıldır. Türk Medeni Kanunu’nun 178. maddesi gereğince 1 yıllık zamanaşımının uygulama alanı bulması doğru olmayacaktır. Zira söz konusu madde boşanmanın mali sonuçları üzerinde durmuş olup mal rejimini kapsamamaktadır.[12]

 

5. KARŞILIKLI ALACAKLARIN TAKASI

 

               Takas, birbirine karşı aynı cins alacağa sahip olan kişilerden birinin tek taraflı beyanı ile söz konusu alacakları az olanı tutarında sona erdirmesidir. Türk Medeni Kanunu madde 236’da eşlerin karşılıklı alacaklarının takas edileceği belirtilmiştir. Takas, tarafların talebine bağlı olmaksızın hakim tarafından kendiliğinden göz önüne alınır. Tarafların katılma alacağı dışındaki alacakların takas edilip edilmeyeceği tartışmalıdır. Doktrinde katıldığımız hakim görüşe göre, sadece mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacaklarının takas edilmesi mümkündür.[13] Azınlık görüşü savunan yazarlara göre ise eşlerin her türlü alacaklarının takas edilmesi mümkündür[14]. Yargıtay katkı payı, değer artış payı ile katkı payı alacaklarının birbiriyle takas edilebileceğini savunmaktadır[15]

            Eşlerin karşılıklı alacaklarının bulunması halinde bu alacaklar birbiri ile takas edilir. Bu alacakların mal rejiminden kaynaklı alacaklar olması gerekmektedir. Aksi görüşün kabulü halinde ortaya karışıklıklar çıkacağı gibi yargılama usul ekonomisi yönünden sekteye uğrayacak ve asıl dava konusundan uzaklaşılarak sürüncemede kalacaktır. 

 

6. KATILMA ALACAĞININ BORÇLUSU VE ALACAKLISI

1a. BORÇLUSU

 

               Katılma rejiminin ölüm dışında sona ermesi halinde ortaya çıkacak katılma alacağından borçlu eş, sorumlu olacaktır. Rejimin ölümle sona ermesi halinde ise katılma alacağının borçlusu, ölen borçlu eşin mirasçıları olacaktır. Ancak belirtmek gerekir ki borçlu eşin mirasçılarının sorumlu olabilmeleri için mirası reddetmemiş olmaları  gerekmektedir. Evliliğin iptali, boşanma yahut başka mal rejimlerine geçiş hallerinde de katılma alacağının borçlu eşten tahsil edilemeden borçlu eşin ölümü halinde yine TMK m. 679 ila 681 hükümleri gereğince borçlu eşin mirası reddetmemiş mirasçılarından tahsil edilecektir.

Katılma alacağının borçlu eşten ve mirasçılarından tahsil edilememesi halinde alacaklı eş veya alacaklı eşin mirasçılarının edinilmiş mallarda hesaba katılması gereken karşılıksız kazandırma yapılan üçüncü kişilerden katılma alacağının eksik kalan kısımlarıyla sınırlı olmak ifayı talep etmesi mümkündür. Ancak, söz konusu kazandırmayı üçüncü kişinin bir başkasına devretmemiş olması gerekmektedir.[16]

 

1b. ALACAKLISI

 

               Sona eren mal rejimi çerçevesinde ödenecek olan katılma alacağı, eşlerin hesaplanan artık değer alacaklarının takas edilmesi neticesinde, eşlerden biri lehine doğacak bakiye miktardır. Eşlerden birinin lehine olarak doğmuş olan söz konusu bakiye miktarı üzerinden alacağı doğan kişi, katılma alacağının alacaklısıdır. Takas sonrasında kalan bakiye miktar, borçlu eş tarafından alacaklı eşe ödenecektir.[17]

            Katılma rejiminin evliliğin iptali, boşanma yahut başka mal rejimine geçiş yahut mahkeme kararı ile sona ermesi hallerinde kural olarak eş, katılma alacağına sahip olacakken ölüm nedeniyle katılma rejiminin sona ermesinde ise ölen eşin mirası reddetmemiş mirasçıları katılma alacağının alacaklısı olacaktır.

 

III-          KATILMA ALACAĞININ İFASI

 

Katılma alacağının ifası Türk Medeni Kanunu’nun 239. maddesinde düzenlenmiştir. Bu ödemenin ayni ödeme veya para ödemesi şeklinde yapılabileceği de hükümde belirtilmiştir. TMK m. 239 hükmünün ilk fıkrasından anlaşılacağı üzere, genel Borçlar Hukuku kurallarından farklı olarak kanun koyucu burada borçlu eşe seçimlik hak, tanımıştır. Katılma alacağının ifası bakımından kural nakden ödenmesi iken, borçlu eşin istemesi halinde ayni ödeme de söz konusu olabilecektir. Ayni ödeme olanağı, yasayla sadece borçlu eşe tanınmış olup, tasfiye alacaklısı eş ayrık durumlar hariç olmak üzere, ayni hak isteğinde bulunamayacak, borçlu eşi ayni ödeme yapmaya zorlayamayacaktır.[18]

            Borçlunun dilerse borcunu ayın olarak ödemesi, borcun para ile ödeneceği kuralına getirilen bir istisna olmayıp, borçluya ödemede kolaylık sağlamak amacıyla tanınmış bir haktır. Bu, borçlar hukukundaki edimi değiştirme yetkisini (seçimlik yetki) akla getirir. Bu sayede borçlu, borcu nakit olarak ifa edebileceği gibi, borçlu olunan miktarı karşılayacak değerde ayının verilmesi suretiyle de ifa edebilir. Burada asıl edim para, yedek edim ayındır.

1.     KATILMA ALACAĞININ İFASI BAKIMINDAN NAKDİ İFA KURALI

 

Katılma alacağı, bir alacak hakkıdır. Katılma alacağından doğan alacağı daha da daraltırsak bu durumda para alacağı kavramına ulaşırız. Nakdi ifa, kuraldır. Ancak, borçlu eş, ayni olarak da ödeme yapabilir. Ayni ödemeyi Borçlar Hukuku’ndaki ‘‘ ifa yerini tutan edim’’ olarak kabul etmek gerekir.[19] 

TMK m. 239/1, nakdi ödeme kuralını getirmiştir. Ayni ifa borçlunun isteğine bırakılmış ve nakden ifa kuralını bozmayan bir yetki görünümündedir. Borçlunun ayın olarak ifa talebi yok ise nakdi olarak ifa yapılır.

2.     AYIN OLARAK İFA

 

Ayni olarak ifada, ifa konusu bir para değil, para yerine geçecek edimdir. Bu edim, bir eşya olabileceği gibi bir hak da olabilir.  Borcun aynî olarak ifasını isteme hakkı, borçluya aittir. Kural olarak, alacaklının aynî ifa talep etme hakkı yoktur. Alacaklı, borçluyu aynî ödeme yapmaya zorlayamaz. Çünkü edinilmiş mallara katılma rejimi, eşlere aynî bir hak değil, şahsi bir hak tanır. Bununla birlikte katılma rejiminde bazı şartlarla, alacaklıya da aynî ödeme talep etme hakkı verilmiştir. Borcunu aynî olarak ödemeyi seçen borçlu, bu borcunu malvarlığında bulunan mallardan hangisi ile ödeyeceğine de kendisi karar verecektir.

Bu noktada, alacaklı eşe, borçlu eş tarafından belirlenen ödeme şekline itiraz edebilme imkanı da tanınmamıştır. Ancak, borçlunun da bu hakkını kötüye kullanmaması gerekmekte olup, borçlu eşe tanınan bu hakkın sınırını TMK m.2 hükmü oluşturmaktadır. Şöyle ki, borçlu eş, fiilen alacaklı eşin kullanamayacağı, işine yaramayacağı veya kolaylıkla paraya dönüştüremeyeceği bir nesneyi ödeme aracı olarak kullanmak isteyebilir. Örneğin, borçlu eş gerek katılma alacağını ve gerekse değer artış payını evin bütün eski ve neredeyse ekonomik ömrünü tamamlamış eşyalarla ödemeye kalkışırsa alacaklı eş, itirazda bulunabilecektir.

Burada, borçlunun seçim hakkının sınırını dürüstlük kuralı oluşturur. Borcun aynî olarak ödenmesi halinde malın sürüm değeri, esas alınacaktır (MK m. 239/I).[20] Sürüm değerinin tespit edileceği an konusunda doktrinde farklı görüşler mevcuttur. İlk görüşe göre, sürüm değerinin tespit edileceği an, borçlu eşin spekülasyonlarına imkan vermemek için, alacağın muaccel olduğu anı esas almanın yerinde olacağı görüşündedir. İkinci görüşe göre ise, malın sürüm değeri, ifanın gerçekleştiği ana göre tespit edilmelidir.[21]

Borcun ayın olarak ödenmesi durumunda, ödemeye konu malın değeri borcu karşılamaya yeterse ya da borçtan fazla ise, yapılan bu aynî ödeme Borçlar Hukukundaki ifa yerine edim (datio in solutum) olarak kabul edilmelidir. Aynî ödemeye konu malın değeri borç miktarından daha az ise, kısmi ödeme söz konusu olacak ve borç ödeme miktarı ile sınırlı olarak sona erecek, geri kalan borç miktarının para ile ödenmesi gerekecektir.[22]

               Doktrinde seçilmiş edimin, ayıplı çıkması veya zapt tehlikesinin bulunması halinde ifa yerine edime ilişkin kuralların uygulanacağını ancak ayıp veya zapt nedeniyle dönme imkanının kullanılamayacağı ifade edilmektedir.[23] 

            Ayni ifanın seçildiği durumlarda, seçimlik hakkın kullanılmasında olduğu gibi,  borçlu eşin bu hakkını kullandıktan sonra borçlu eşin ayın olarak ifayı seçmesi halinde, yenilik doğurucu hak doğacağından artık bundan dönemeyeceği kabul edilmektedir.

            Son olarak belirtilmelidir ki, TMK. m. 239 son fıkrasında bir mesleğin icrasına ayrılmış birimler ile işletmelerin ekonomik bütünlüğünün gözetileceği belirtilmiştir. Bilindiği üzere, TMK m.221 hükmüne göre, eşler mesleklerinin icrası veya sahip oldukları işletmelerinin faaliyetlerinden elde ettikleri değerleri kişisel mal sayabilirler. Aynı zamanda TMK. m. 239/1’e göre de, borçlu eşin gerek katılma alacağını gerekse değer artış payını ayın ya da para olarak ödeyebilecek olduğu gözetildiğinde; bir mesleğin icrasına ayrılmış birimler ile işletmelerin sahibi olan eş bu madde hükmüyle de korunmuş olduğu ortadadır.[24]

IV-           KATILMA ALACAĞINDA İFANIN ERTELENMESİ

 

Türk Medeni Kanunu m. 239/2’de katılma alacağının ifasının ertelenmesi düzenlenmiştir. Söz konusu madde hükmüne göre, katılma alacağının derhal ifa edilmesinin borçlu eş için ciddi güçlükler doğurması halinde borçlu eş, katılma alacağının ifasının uygun bir süre ertelenmesini talep edebilecektir.

TMK m.239/2’nin şartlarının oluşması halinde alacaklı eşin ertelemeyi kabul etmesi bir zorunluluk olup, alacaklı eşin söz konusu yükümlülüğünü yerine getirmemesi halinde, borçlu eş hakimin vereceği yenilik doğurucu karar ile erteleme sözleşmesinin kurulmasını sağlayabilecektir.

Hükmün lafzına göre, ertelemenin maddi şartı, katılma alacağının ve değer artış payının derhal ifasının borçlu için ciddi güçlükler doğurmasıdır. Söz konusu zorluktan anlaşılması gereken, ekonomik güçlük halidir. Erteleme, tasfiye kararına kadar istenebilir ve uygun bir süre için erteleme verilir.[25]

Ciddi güçlük halinin varlığını ispat yükü bunu iddia eden borçlu eş üzerindedir ve mahkeme tarafından somut olayın özelliklerine göre değerlendirme yapılacaktır. Kanun’un madde gerekçesinde, borçlunun ticari işletme işletmesi ve nakit sıkıntısı çekmesi hali borçlunun borcunu ifa açısından ciddi güçlük doğurmasına örnek olarak verilmiştir. Doktrinde ise borçlunun borcunu ödeyebilmesi için mallarını satmak zorunda kalması, faizi yüksek kredi borcunun bulunması ve bunu ödemesi, işletmesini elden çıkarmak zorunda kalması veya işinde kullandığı makineleri satmak zorunda olması ve bunların sonucunda artık iş yapamayacak duruma gelmesi gibi haller ciddi güçlük haline örnek olarak sayılmıştır[26].     

Ciddi güçlük halinde ifanın ertelenmesini talep etmede önemli olan husus, borçlu eşe verilecek erteleme imkanının onun içinde bulunduğu güçlüğü ortadan kaldıracak yahut yumuşatacak nitelikte olmasıdır. Ayrıca yine Kanun maddesinde borçlu eşin ertelenmesini talep edebileceği düzenlendiğinden borçlu açısından ciddi güçlük teşkil edecek şartlar oluşsa dahi hakim tarafından kendiliğinden ertelemeye karar verilemeyecektir. Ertelemeye karar verilmesi için borçlu eşin talebi gerekli ve söz konusu talebinde belirtmiş olduğu güçlük halinin ispatı gerekmektedir. Süresiz olarak veya haksız olarak uzun süreli erteleme kararı verilemez.

Söz konusu erteleme hakkından önceden feragat edilmesi, mümkün değildir. Zira, TMK m. 239/2 hükmünün koruyucu bir hüküm ihtiva edip emredici niteliktedir. Bu haktan şartların oluşması ve hakkın kullanılabilecek duruma gelmiş olması durumunda bu haktan feragat edilip edilmeyeceği hakkı kullanacak olan borçlu eşin takdirindedir.[27]

Erteleme hakkına sahip borçlu eşin vesayet altında bulunması durumunda bu hak, vasisi tarafından kullanılabilir.[28] 

Borçlunun şartları taşıması halinde erteleme hakkına sahip olduğu şüphe olmayan bir gerçekliktir. Ancak, mirasçıların borçlu durumda olduğu halde mirasçıların söz konusu hakka sahip olup olmayacağı konusunda doktrinde farklı görüşler vardır. Bir görüşe göre, söz konusu hükmün sadece borçlu eşe ifanın ertelenmesini talep hakkı vermesi nedeniyle mirasçılar bu imkandan yararlanamaz. Bizim de katıldığımız ve hakkaniyete daha uygun olan görüşe göre, borçlu eşin ölümü halinde borçlu eşin mirasçılarının da borcun ifasının ertelenmesini talep hakkı bulunmaktadır. Ayrıca borçlu eşin alacaklının mirasçılarına karşı erteleme talep hakkının bulunduğunda herhangi bir tartışma bulunmamaktadır[29].

Talep hakkının kullanımıyla taraflar arasında erteleme süresi hakkında tarafların aralarında anlaşması durumunda taraflarca belirlenen sürenin sonuna kadar borcun ifasının ertelenmesi söz konusu olacaktır. Tarafların anlaşamaması halinde ise hakimin vereceği kararla, erteleme süresini hakim tayin edecek dolayısıyla hakim tarafından belirlenen sürenin sonuna kadar ifanın ertelenmesi söz konusu olacaktır. Hakim tarafından, borcun tamamının ertelenmesine karar verilebileceği gibi bir kısmının ifasının ertelenmesine de karar verilebilecektir; hatta taksitle ödenmesi yönünde de karar verilmesi mümkündür.[30]

Erteleme talebi, en geç tasfiyenin sona ermesinden önce yapılması gerekmektedir. Yani tasfiye kararı verilinceye dek erteleme talebinde bulunulur. Bu konuda mal rejiminin hangi sebeple sona erdiğinin önemi bulunmamaktadır. Tasfiyenin sona ermesinden sonra da taraflar kendi aralarında anlaşarak borcun ifasını erteleyebilirler.  Tasfiyenin sona ermesinden sonra mahkemeden ifanın ertelenmesi talep edilmesi halinde, tehir-i icra kurumu devreye girecektir.[31] 

Erteleme süresini gün, hafta, ay veya yıl olarak belirlemek mümkündür. Erteleme hakkının kullanılmasıyla borcun muaccel olacağı tarih birlikte taraflar arasında belirlenen sürenin sonuna kadar yahut hakimin belirlemiş olduğu tarihe kadar ertelenmiş olup bu sürenin içerisinde alacaklı eşin söz konusu alacağını takibe koyması mümkün değildir. Borçlu eşin iflas etmesi hali saklı olup bu durumda borç iflasla beraber muaccel olacağından takibe koyabilecektir. Ayrıca vade ertelenmesine rağmen borçlu tarafından ertelenen vadeden önce borcun ödenmesi mümkündür. Erken ödeme nedeniyle borçlu eşin erken faizde indirim talep hakkı bulunmamaktadır. Taraflar aralarında buna ilişkin belirleme yapabilir.[32] 

Kanun koyucu alacaklıyı korumak adına TMK m. 239/3’te borçluya tanınan süre boyunca faiz yürütüleceği düzenlenmiş ve ayrıca alacaklı tarafından güvence istenebileceği düzenlenmiştir.

1a. FAİZ VE GÜVENCE

 

TMK m.239/3 hükmüne göre; “Aksine anlaşma yoksa, tasfiyenin sona ermesinden başlayarak katılma alacağına ve değer artış payına faiz yürütülür; durum ve koşullar gerektiriyorsa ayrıca borçludan güvence istenebilir.

Kanun koyucu, erteleme süresini alacaklı eşi korumak amacıyla erteleme süresince katılma alacaklısı eşe, erteleme süresince yasa kaynaklı bir sermaye faizi alacağı tanımış, aynı zamanda katılma alacağının ödenmesini tehlikeye sokan bir haklı sebebin varlığı halinde borçlu eşten teminat göstermesinin istenebileceğini hükme bağlamıştır.[33] Burada ödenecek faizin oranı yasal faiz oranı olup, kural olarak, mal rejiminin tasfiyesinin sona erdiği ve böylece katılma alacağının muaccel olduğu tarihten itibaren işlemeye başlayacaktır.[34] Kural bu olmakla birlikte, vade tanınması halinde taraflar da borç ödeme gününü, faiz başlangıç tarihi ve oranını, varsa güvencenin miktar ve nev’ini anlaşma ile serbestçe kararlaştırabilecek, hem faiz alacağından hem de güvence verilmesinden vazgeçebileceklerdir. Aynı düzenleme uyarınca, alacaklı eşe durum ve koşulların gerektirdiği hallerde borçlu eşten güvence isteme imkanı tanınmıştır. Güvence konusunda, alacaklı eşin talebinin olması gerekmektedir. Zira HMK. m. 26 uyarınca, hâkim tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olup, mahkemece kendiliğinden güvence konusunda karar verilemeyecektir. Uygulamada genellikle, borçlu eşin, katılma alacağının ödenmesini uygun bir süre ertelenmesini istemesine karşı, alacaklı eş de güvence verilmesi talebinde bulunmaktadır. Bu halde, alacaklı eşin bu talebini hakim de uygun görürse, borçluya ödeme için vade tanınması güvence şartına bağlanabilecektir.[35]

 

 

V-             SONUÇ

 

Türk Medeni Hukuku’nda 2002 yılı itibari ile yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi, uygulanmaya başlanmıştır. Yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi, Türk Medeni Kanunu’nun 218 ila 241. Maddeleri arasında düzenlenmiştir. Çalışmamıza konu olan katılma alacağı ise Türk Medeni Kanunu madde 236’da yer almaktadır. Maddeye göre, her eş veya mirasçılarının diğer eşe ait olan artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi olacaktır. Katılma alacağı, nispi nitelikte bir alacak hakkıdır. Katılma alacağının alacaklısı, eşlerin karşılıklı olan mal rejiminin tasfiyesinin takas edilmesinden sonra lehine katılma alacağı bakiyesi doğan alacaklı eş ve onun ölümü halinde mirası reddetmeyen mirasçılarıdır. Katılma alacağının borçlusu ise borçlu olan eş olup eşin ölümü halinde onun mirasını reddetmemiş olan mirasçıları katılma alacağından sorumlu olacaktır. Ayrıca katılma alacağının borçlu eşten veya mirasçılarından tahsil edilmemesi halinde TMK m. 241’de aranan şartların varlığı halinde alacaklı eş veya mirasçılarının edinilmiş mallarda hesaba katılması gereken karşılıksız kazandırma yapılan üçüncü kişilerden katılma alacağının eksik kalan kısımlarıyla sınırlı olmak ifayı talep etmeleri mümkündür.

Katılma alacağının ne zaman muaccel olacağı konusuna gelince bu yönde doktrinde farklı görüşlerin varlığından çalışmamızda detaylı olarak bahsetmiştik. Bizimde katıldığımız görüşe göre, katılma alacağının muaccel olduğu an, tasfiye kararının verildiği andır. Yine doktrinde tartışma konusu olan nokta, katılma alacağının zamanaşımı noktasıdır. Zamanaşımı süresinin 10 yıl olduğu belirtilen görüşe katılıyoruz.

Katılma alacağının ifası ve ertelenmesi, Türk Medeni Kanunu’nun 239. maddede düzenlenmiştir. Katılma alacağının ifası, nakdi ya da ayın olarak yapılabilir. Genel kural, nakdi ifa kuralı olsa da borçlunun seçimi ve talebi halinde ayni olarak da ifa yapılabilir. Borçluya seçimlik hak, tanınmıştır. Borçlunun ayni olarak ifayı seçmesi durumunda Türk Medeni Kanunu madde 2’de yer alan dürüstlük kuralına uyması gerekli ve zorunludur. Bu sınır ile birlikte, borçlunun seçimlik hakkını kötüye kullanmasının önüne geçilmiş olmaktadır.

Katılma alacağının ertelenmesi için gerekli olan maddi şartların oluşması gerekmektedir. Maddenin lafzına göre bu şart, borçlu eşin derhal ödemesinde ciddi güçlük halinin vuku bulacak olmasıdır. Söz konusu ciddi güçlük hali, ekonomik güçlüktür. Borçlunun talebi ile birlikte ifa uygun bir süre için ertelenir ve bu erteleme boyunca faiz işletilir. Kanun koyucu, erteleme süresini alacaklı eşi korumak amacıyla erteleme süresince katılma alacaklısı eşe, erteleme süresince yasa kaynaklı bir sermaye faizi alacağı tanımış, aynı zamanda katılma alacağının ödenmesini tehlikeye sokan bir haklı sebebin varlığı halinde borçlu eşten teminat göstermesinin istenebileceğini hükme bağlamıştır. Böylece alacaklı eşin korunması amaç edinilmiştir.

 

 

 

 

 

 

 

KAYNAKÇA

 

ACAR, Faruk. Aile Hukukumuzda Aile Konutu Mal Rejimleri Eşin Yasal Miras Payı. Ankara: Seçkin Hukuk, 2016.

ANIL, Yaşar Şahin ve Taner, Tonca. Eşler Arasındaki Mal Rejimleri. İstanbul: Legal Kitabevi, 2011.

DURAL, Mustafa ve ÖĞÜZ Tufan ve GÜMÜŞ Mustafa Alper.  Türk Özel Hukuku Cilt 3 Aile Hukuku (İstanbul: Filiz Kitabevi, 2016), 193; Bilge Öztan, Aile Hukuku. İstanbul: Filiz Kitabevi, 2016.

GENÇCAN, Ömer Uğur. Mal Rejimleri Hukuku. Ankara: Yetkin Yayınları, 2018.

GÜMÜŞ,  Mustafa Alper. Teoride ve Uygulamada Evliliğin Genel Hükümleri ve Mal Rejimleri. İstanbul: Vedat Kitapçılık, 2008.

KILIÇOĞLU, Ahmet. Aile Hukuku. Ankara: Turan Kitabevi, 2015.

ÖZDAMAR, Demet vd. Yasal Mal Rejimi (Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi) ve Tasfiyesi. Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2021.

ÖZTAN, Bilge. Aile Hukuku. Ankara: Turhan Yayınları, 2015.

SARI, Suat. Evlilik Birlikteliğinde Yasal Mal Rejimi Olarak Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi. İstanbul: Beşir Kitabevi, 2007.

ÜNSAL, Neslihan. ‘‘Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminin Eşlerin Malvarlığı Üzerindeki Etkisi  ve Katılma Alacağı’’. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Kocaeli Üniversitesi, 2010.

ZEYTİN, Zafer. Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ve Tasfiyesi. Ankara: Seçkin Hukuk, 2020.

YILDIRIM, Edanur. ‘‘Yasal Mal Rejiminin Tasfiyesinden Doğan Katılma Alacağı Hakkı Ve Özellikleri’’. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Yaşar Üniversitesi, 2019.

 

İNTERNET KAYNAKLARI

 

Sinerji Mevzuat: www.sinerjimevzuat.com.tr(Çalışma içerisindeki tüm çalışmalara 05.06.2021 tarihi itibari ile erişim sağlanabilmektedir.)

 


[1] Mustafa Alper Gümüş, Teoride ve Uygulamada Evliliğin Genel Hükümleri ve Mal Rejimleri (İstanbul: Vedat Kitapçılık, 2008), 217; Mustafa Dural, Tufan Öğüz ve Mustafa Alper Gümüş, Türk Özel Hukuku Cilt 3 Aile Hukuku (İstanbul: Filiz Kitabevi, 2016), 193; Bilge Öztan, Aile Hukuku ( Ankara: Turhan Yayınları, 2015), 396; Ömer Uğur Gençcan, Mal Rejimleri Hukuku (Ankara: Yetkin Yayınları, 2018), 61-62.

[2] Yaşar Şahin Anıl ve Tonca Taner, Eşler Arasındaki Mal Rejimleri (İstanbul: Legal Kitabevi, 2011), 75.

[3]Neslihan Ünsal, ‘‘Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminin Eşlerin Malvarlığı Üzerindeki Etkisi Ve Katılma Alacağı’’ (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Kocaeli Üniversitesi, 2010), 97.  Bilge Öztan, Aile Hukuku (Ankara: Turhan Kitabevi,2015), 536; Gençcan, Mal Rejimleri Hukuku, 882; Faruk Acar, Aile Hukukumuzda Aile Konutu Mal Rejimleri Eşin Yasal Miras Payı (Ankara: Seçkin Hukuk, 2016), 345; Suat Sarı, Evlilik Birlikteliğinde Yasal Mal Rejimi Olarak Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi (İstanbul: Beşir Kitabevi, 2007), 243.

[4] Acar, Aile Hukukumuzda Aile Konutu Mal Rejimleri Eşin Yasal Miras Payı, 346; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu,17.04.2013, E. 2013/375, K. 2013/520, https://www.sinerjimevzuat.com.tr, E.T. 03.06.2021.

[5] Sarı, Evlilik Birlikteliğinde Yasal Mal Rejimi Olarak Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi, 227.

[6] Dural, Öğüz ve Gümüş, Türk Özel Hukuku Cilt III Aile Hukuku, 233.

[7] Sarı, Evlilik Birlikteliğinde Yasal Mal Rejimi Olarak Edinilmiş Mallara Katılma Rejim, 247; Zafer Zeytin, Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ve Tasfiyesi ( Ankara: Seçkin Hukuk, 2020), 335; Acar, Aile Hukukumuzda Aile Konutu Mal Rejimleri Eşin Yasal Miras Payı, 354; Ünsal, ‘‘Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminin Eşlerin Malvarlığı Üzerindeki Etkisi Ve Katılma Alacağı’’, 109.

[8] Acar, Aile Hukukumuzda Aile Konutu Mal Rejimleri Eşin Yasal Miras Payı, 355.

[9] Acar, Aile Hukukumuzda Aile Konutu Mal Rejimleri Eşin Yasal Miras Payı, 360.

[10] Yargıtay 2. HD, 05.02.2007, E. 2006/9383, K. 2007/1228, www.sinerjimevzuat.com.tr, E.T 03.06.2021.

[11] Dural, Öğüz ve Gümüş, Türk Özel Hukuku Cilt III Aile Hukuku, 233.

[12]Ayrıntılı bilgi için bkz. Dural, Öğüz ve Gümüş, Türk Özel Hukuku Cilt III Aile Hukuku, 233-234.

[13] Zeytin, Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ve Tasfiyesi 339; Acar, Aile Hukukumuzda Aile Konutu Mal Rejimleri Eşin Yasal Miras Payı 383-384.

[14]Ahmet Kılıçoğlu, Aile Hukuku (Ankara: Turan Kitabevi, 2015), 435; Gençcan, Mal Rejimleri Hukuku, 1215-1216.

[15] Yargıtay 8. HD. 17.12.2018, E. 2016/18536, K. 2018/20313, www.sinerjimevzuat.com.tr, E.T 04.06.2021

[16] Zeytin, Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ve Tasfiyesi, 366-367.

[17] Edanur Yıldırım, ‘‘Yasal Mal Rejiminin Tasfiyesinden Doğan Katılma Alacağı Hakkı Ve Özellikleri’’ ( Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Yaşar Üniversitesi, 2019), 73.

[18] YARGITAY 8. H.D. 04.04.2016, E. 2014/25256 K. 2016/5974, www.sinerjimevzuat.com.tr, E.T. 04.06.2021 “TMK’ nın 239/1. fıkrasında; “katılma alacağı ve değer artış payı ayın veya para olarak ödenebilir...” denilmektedir. 226/3. madde de ise “Eşler karşılıklı borçları ile ilgili düzenleme yapabilirler” hükmüne yer verilmiştir. Anılan kanuni düzenlemelerden de anlaşılacağı gibi, borcun ayın olarak ödenmesi sadece borçlu eşe tanınmış bir haktır. Açıklanan niteliği uyarınca, davalı kabul etmediği takdirde, edinilmiş malın mülkiyetinin davacıya geçirilmesi şeklinde karar verilmesi mümkün olmayıp; sadece edinilmiş malın değeri üzerinden hesaplanan parasal nitelikte alacağa hükmedilebilir.

[19] Acar, Aile Hukukumuzda Aile Konutu Mal Rejimleri Eşin Yasal Miras Payı, 348.

[20] Bkz. Zeytin, Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ve Tasfiyesi, 238: sürüm değerinin tespit edileceği an olarak, alacağın muaccel olduğu anı esas almak gerekir.

[21] Yıldırım, ‘‘Yasal Mal Rejiminin Tasfiyesinden Doğan Katılma Alacağı Hakkı Ve Özellikleri’’, 75.

[22] Zeytin, Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ve Tasfiyesi,239; Ünsal, ‘‘Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminin Eşlerin Malvarlığı Üzerindeki Etkisi Ve Katılma Alacağı’’, 98.

[23] Acar, Aile Hukukumuzda Aile Konutu Mal Rejimleri Eşin Yasal Miras Payı, 347.

[24] Gençcan, Mal Rejimleri Hukuku, 1343.

[25] Dural, Öğüz ve Gümüş, Türk Özel Hukuku Cilt III Aile Hukuku, 235.

[26] Acar, Aile Hukukumuzda Aile Konutu Mal Rejimleri Eşin Yasal Miras Payı, 349.

[27] Zeytin, Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ve Tasfiyesi, 342-343.

[28] Zeytin, Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ve Tasfiyesi, 343.

[29]Zeytin, Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ve Tasfiyesi, 343; Acar,  Aile Hukukumuzda Aile Konutu Mal Rejimleri Eşin Yasal Miras Payı, 354.

[30] Zeytin, Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ve Tasfiyesi, 344.

[31] Zeytin, Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ve Tasfiyesi, 342; Dural, Öğüz ve Gümüş, Türk Özel Hukuku Cilt III Aile Hukuku, 226.

[32] Zeytin, Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ve Tasfiyesi, 343.

[33] Gençcan, Mal Rejimleri Hukuku, 1346.

[34] Acar, Aile Hukukumuzda Aile Konutu Mal Rejimleri Eşin Yasal Miras Payı, 348; Demet Özdamar, Ferhat Kayış, Burcu Yağcıoğlu ve Aliye Akgün, Yasal Mal Rejimi (Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi) ve Tasfiyesi (Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2021), 117.

[35] Yıldırım, ‘‘Yasal Mal Rejiminin Tasfiyesinden Doğan Katılma Alacağı Hakkı Ve Özellikleri’’, 78.

 
 
 

Yorumlar


bottom of page